Makedonya Üsküp doğumlu.23 yaşında.Takva'da oynamış şu anda Elveda Rumelide Dİlaver Kaymakam olarak izliyoruz.Ayrıca diziden de rol arkadaşı (Alex) Ertan Saban'ın kardeşi.
Bir röportaj
Çok genç. Sevimli, şeker gibi, biraz da cılız! Kız arkadaşıyla geliyor röportaja. İlk filmi 'Takva'nın galası için birkaç günlüğüne Türkiye'de. Burada halasında kalıyormuş, Üsküp'e dönecek. Okulunu bitirmesi gerek. 23 yaşında olmasına rağmen Balkan çocuğu olduğu için, savaşların içinde büyüdüğünden olsa gerek, yaşından daha olgun. Ve filmde de gördüğümüz kadarıyla hayli yetenekli. Özer Kızıltan'ın bu hafta gösterime giren 'Takva'sının Muhittin'i Erman Saban'ı takdimimizdir.
Filme nasıl dahil oldunuz?
Üsküp'te konservatuvarda okuyorum. Bu arada da Üsküp Türk Tiyatrosu'nda oynuyorum. Yeni Sinemacılar oyuncu ararken, bizim tiyatroda çok önceden oyun koyan Türkiyeli bir yönetmenle konuşmuşlar. O da bizim tiyatroyu söylemiş. Makedonya'ya gidin, görüşün demiş. Geldiler, resimler çekildi, sohbet edildi, kamera görüntüleri alındı. Bir hafta sonra haber geldi, seni seçtik diye.
Yeni Sinemacıları tanıyor muydunuz?
Yeni Sinemacıları bilmiyordum çok. Ama 'Gemide'yi seyretmiştim. Ama ben onun öncesinde hep Erkan Can hayranıydım.
Nasıl bir hayranlık?
Ufaktan beri dizilerini seyrediyordum Erkan Can'ın. Çanak anten her evde var Üsküp'te. Erkan Can denilince gözlerim yerinden fırladı biraz tabii! Çok heyecanlandım. Hem Türkiye, hem uzun metraj film, hem Erkan Can. Elim ayağım titriyordu. Erkan abiyle tanıştığımızda, o kadar iyi davrandı ki bana, her şeyi unuttum.
Başka bir ülkede, ilk uzun metraj film, çekimler nasıl geçti?
Antalya'da filmi ilk gördüğümde gözlerimi kapattım, bakamadım. Filmden sonra otele geldiğimde sanki odam değişmişti, her şey havada uçuyordu. Benim en zorlandığım şey, etrafımdaki oyunculardı, Erkan Can, Settar Tanrıöğen. Erkan abiyle sahnelerimiz vardı. Handa soyunma odasına gidiyorduk, bir yandan kostümler giyilip makyaj yapılırken Erkan abi 'Gel kardeşim' diyordu, tekstimizi okuyorduk. Erkan Can'dan çok aldım, bir bakışı, ses tonu yetiyordu oynamaya.
İyi ama sonra kaç tokat çaktı...
Çaktı gerçekten. İki gün çenemde hafif bir şişlik vardı. Erkan abinin yüzüğü, benim çeneme geçmişti yani! Buzlar filan koyduk. Annenin vurduğu yerde gül biter derler ya, onun gibi bir şeydi. Benimki belki gül değildi ama papatya denebilirdi. Bir de onun provaları vardı!
Oynadığınız Muhittin Bosna'daki savaş için UÇK'ya yardım topluyor, sizde durum neydi?
Ailesine de yardım etmek istiyor. O kadar olaydan sonra ben de varım bu dünyada ve hakkımı istiyorum diyerek o yola baş koyuyor. Filmde görmüyoruz ama senaryoda Muhittin UÇK'ya katılmaya gidiyordu. Ailesinden insanları, kız arkadaşını kaybetmiş. Balkanlar'da durmadan savaş olur. Ben eğleniyoruz diyorum.
Daha neler... O kadar alıştınız mı?
Makedonya'daki savaş sırasında mesela bizim apartmanın yanında bomba patlıyordu ama annem yemek yapmaya devam ediyordu. Çekimlere gelmeden önce gizli bir belgesel buldum bir arkadaşımdan. Kosova'daki savaşı anlatıyordu. Tüylerim diken diken, gözyaşları içinde seyrettim. O tokat sahnesinde gözümün önünde o sahneler vardı. Orda doğmuşsunuz, başka gidecek yeriniz yok. Üsküp'te acayip durumlar var. Vardar ırmağının üstünde taş köprü var. Taş köprünün bir yanı Müslüman kısım, bir yanı 'gavur' kısım. Müslüman kesimdeyim ben. Müslüman taraftaysan Arnavutlarla takılmak zorundasın, hadi merkeze çıkalım diyorsun mesela, yok ne yapacağız gavur elinde diyor. Konservatuvar 'gavur' tarafında, arkadaşlara gidelim deyince, ben Arnavutlarla ne yapayım diyor. Evinde huzurlu olmak istiyorsun ama her yer savaş haberleriyle dolu. Nasıl huzurlu olabilirsin ki?
Türkçeniz çok çok iyi, Türkiye'de doğmadınız değil mi?
Dedem bile doğma büyüme Üsküplü. Ama dedemin dedesi Erzurum'dan gelmiş oraya. Aslında orası küçük bir Türkiye. Odamda bir Türk bayrağı asılı. İlkokulu Türkçe okudum. Bırakın Türkleri, Arnavutlar bile çanak antenlerle Türkiye kanallarını seyreder. Bu arada benim abim de oyuncu. 'Sağır Oda'da Mahir Günşıray'ın kardeşini oynayan Ertan Saban.
Aileden geliyor yetenek yani?
Hayır, yalnızca ikimiz. Babam oto tamircisi, annem ev kadını. Ortaokulda güzel sanatlar heykel bölümüne gittim. Heykeltıraşım yani. Küçükken resim çizerdim, arkadaşlarımla tiyatro yapardık. Merakım vardı yani. Abimin çalıştığı tekstleri okurdum, onunla sürekli film seyrederdik, biraz bilinçaltında onun gibi olma isteği de vardır belki. Liseden sonra Makedonya Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdim, abim gibi. Fakültede bir Arnavut sınıfı, bir de Türk sınıfı var. Ben Türk sınıfındayım. Bu sene dördüncü sınıftayım. Abim başta zorlukları olduğu için, kalın kafalılık yapıyorsun, girme dedi. Annem de. Şimdi bakıyorum, ikisi de memnun. Şimdi annem abimin dizisini kaçırmıyor. Ama şöyle, bir taraftan işlerini yapıyor, abim çıkınca ah canım ne güzel çıkmış diyor, abimin sahnesi bitince gidiyor. Abimi izliyor, özlüyor tabii.
Heykeltıraşlık yapıyor musunuz?
Son zamanlarda boşladım, sürekli tiyatroyla uğraştığım için. Aslında ikisini birleştirip sahne dekorasyonu istiyorum. Bu sene bitince yüksek lisansı tiyatro dekorasyon üstüne yapayım diyorum. Heykelle, resimle de uğraşabileceğim böylece. Şimdi mezuniyet projesi olarak iki kişilik bir oyun hazırlıyoruz arkadaşımla. Plan değil ama mesela çocukluğumdan beri Türk tiyatrosunda gördüğün oyuncularla oynamayı çok istiyorum. Ama Erkan Can, Settar Tanrıöğen ve Yeni Sinemacılarla çalıştım ya, ölsem de gam yemem! Daha da bir şey demem!